Yeni şeyler keşfedebilmek…Düşünebilmek ve
Fikir üretebilmek için…
Kitap okumanın insan üzerindeki müsbet etkisini yazmaya kalksak, inanın ciltler dolusu kitaplar yazsak anlatamayız. Biz bu yaz
mızda sadece bir kaç maddeye değinmekle yetineceğiz. Yazımıza çok basit bir soru ile başlamak istiyorum,
Kitap nedir?
Kitap: Bir kenarından birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş, (kağıt, parşörmen vb. malzemeden üretilmiş) üzeri baskılı sayfaların toplamıdır.
Kitap , içinde tecrübeler kokan bir eserdir. İçinde bir hayat saklıdır. Kitap, bir yeniliktir yenilenmektir.
Okumayı kendisine alışkanlık edilenlerin zihinleri yeniliğe herzaman açıktır. Onlar okuyarak düşünür ve fikirler üretirler. Okumak bizi bir “bilen” yapar, hatta öğrendiklerimizi pratiğe geçirdiğimizde de bizi bir “dahi”. Kitap okumak, hayata ve olaylara bakış açımızı değiştirir, geliştirir. Zihnimizi çalıştırır bizleri hantallıktan kurtarır.
Peki, insanlar bu kadar önemli olan okumayı neden ihmal ederler?
Çünkü hayata geliş gayesini birazcık unutmuşlardır. Hayata geliş gayesini unutmayanların ellerinden kitaplar hiç etsik olmaz. Düşünen insanların hayat kılavuzları kitaplarıdır. Hayata geldiğimiz günden itibaren, kendimize hep şu soruları sormamız istendi: Ben kimim? Nereden geldim ve nereye gidiyorum?.
Soru sorabilmek veya düşünebilmek için hiç birimizin filosof olmasına da gerek yoktur. Okuyan, düşünen her insan soru sorabilir. Herkes bakar, fakat herkes göremez. Görebilmek içinde çok okumamız gerekiyor. Ben görmek ile, beden gözünden bahsetmiyorum elbet. Benim sözünü ettiğim görememezlik, beyni boş olanların körlüğüdür. Zihni boş olanlar hakikati görmekte zorluk çekerler. Nefes alıp verebilmek için ciğerdeki oksijen ne kadar önemliyse bir insan için, „bilgi“de bir okadar mühimdir. Bilgisiz beyin, beynin ölümüdür aslında. Dolayısıyla bilgi beyinin vitaminidir. Vitaminli beyin ise büyük işler yapabilecek potansiyele sahiptir.
Eğer kendimizi, ülkemizi, yaşadığımız toplumu değiştirmek istiyorsak, veya değişmesini arzuluyorsak, okumayı gözardı etmemeliyiz. Unutmayalım, medeniyetleri kitaplar kurar. Büyük fetihler peşindeysek eğer, önce çok kitaplar devirmeliyiz.
Çünkü boş bir beyin ile büyük fetihler gerçekleşemez. Bizim ecdatlarımız okumayı kendilerine adet edinmişlerdir. Yavuz Sultan Selim o kadar çok kitap okurmuş ki, adeta gözleri kan canağına dönermiş. Günde sekiz saat kitap okuduğu da bildiriliyor. Sekiz saat kitap mı? Evet , eğer Yavuz Sultan Selim gibi olmak isteyenler varsa içimizde, evet günde sekiz saat kitap okumamız gerekiyor. Bizler, ecdadının okumaktan gözleri kızaran, dizi ve Tv izlemekten gözleri kan canağına dönen torunlarıyız.
Biz nelere değer vermeye başladık, hiç düşündük mü? Değerlerimizi nerelerde yitirdik aceba? Hiç sorduk mu kendimize? Nasıl sorabilelim ki, soru sorabilmekte başlı başına bir yetenektir. Bu yeteneğimizi de ancak okuma ile geliştirebiliriz. Okumayan soru soramaz, soru soramayanda hayatta ilerleyemez, olduğu yerde çakılı kalır.
Biz toplum olarak pek okumasını pek sevmiyoruz diyoruz. Bırakın sucu topluma yüklemeyi, sucu kendimizde arayalım. Kendimizden başlayalım. Eğitim sadece diploma almak değildir, eğitim hayat boyunca öğrenmek ve okumaktır. Çocuklarımıza bunu empoze etmeliyiz. Evlerde hiç kitap okumayan aileler çocuklarından çok okumasını beklemesi ne kadar tuhaftır. Maalesef, “Fazla okuma kafayı yersin” diyebilen bir toplum olduk. Eğer kafayı sıyırmak kitap okumak ile oluyorsa, herkes kafayı sıyırsa keşke.
Şimdi sözü fazla uzatmadan büyük düşünürlere bırakıyorum:
“Okumak, kadın ve erkek her müslümana farzdır.” Hz. Muhammed (a.s.)
„Okumadan edindiğim biricik fayda bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur.“ Descartes
„Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.“ Victor Hugo
„Okuma zevkini, Hindistan´nın hazinelerine değişmem.“ E. Gibbon
© Pınar Kibar
Yeni şeyler keşfedebilmek…Düşünebilmek ve
Fikir üretebilmek için…
Kitap okumanın insan üzerindeki müsbet etkisini yazmaya kalksak, inanın ciltler dolusu kitaplar yazsak anlatamayız. Biz bu yaz
mızda sadece bir kaç maddeye değinmekle yetineceğiz. Yazımıza çok basit bir soru ile başlamak istiyorum,
Kitap nedir?
Kitap: Bir kenarından birleştirilerek dışına kapak takılmış yani ciltlenmiş, (kağıt, parşörmen vb. malzemeden üretilmiş) üzeri baskılı sayfaların toplamıdır.
Kitap , içinde tecrübeler kokan bir eserdir. İçinde bir hayat saklıdır. Kitap, bir yeniliktir yenilenmektir.
Okumayı kendisine alışkanlık edilenlerin zihinleri yeniliğe herzaman açıktır. Onlar okuyarak düşünür ve fikirler üretirler. Okumak bizi bir “bilen” yapar, hatta öğrendiklerimizi pratiğe geçirdiğimizde de bizi bir “dahi”. Kitap okumak, hayata ve olaylara bakış açımızı değiştirir, geliştirir. Zihnimizi çalıştırır bizleri hantallıktan kurtarır.
Peki, insanlar bu kadar önemli olan okumayı neden ihmal ederler?
Çünkü hayata geliş gayesini birazcık unutmuşlardır. Hayata geliş gayesini unutmayanların ellerinden kitaplar hiç etsik olmaz. Düşünen insanların hayat kılavuzları kitaplarıdır. Hayata geldiğimiz günden itibaren, kendimize hep şu soruları sormamız istendi: Ben kimim? Nereden geldim ve nereye gidiyorum?.
Soru sorabilmek veya düşünebilmek için hiç birimizin filosof olmasına da gerek yoktur. Okuyan, düşünen her insan soru sorabilir. Herkes bakar, fakat herkes göremez. Görebilmek içinde çok okumamız gerekiyor. Ben görmek ile, beden gözünden bahsetmiyorum elbet. Benim sözünü ettiğim görememezlik, beyni boş olanların körlüğüdür. Zihni boş olanlar hakikati görmekte zorluk çekerler. Nefes alıp verebilmek için ciğerdeki oksijen ne kadar önemliyse bir insan için, „bilgi“de bir okadar mühimdir. Bilgisiz beyin, beynin ölümüdür aslında. Dolayısıyla bilgi beyinin vitaminidir. Vitaminli beyin ise büyük işler yapabilecek potansiyele sahiptir.
Eğer kendimizi, ülkemizi, yaşadığımız toplumu değiştirmek istiyorsak, veya değişmesini arzuluyorsak, okumayı gözardı etmemeliyiz. Unutmayalım, medeniyetleri kitaplar kurar. Büyük fetihler peşindeysek eğer, önce çok kitaplar devirmeliyiz.
Çünkü boş bir beyin ile büyük fetihler gerçekleşemez. Bizim ecdatlarımız okumayı kendilerine adet edinmişlerdir. Yavuz Sultan Selim o kadar çok kitap okurmuş ki, adeta gözleri kan canağına dönermiş. Günde sekiz saat kitap okuduğu da bildiriliyor. Sekiz saat kitap mı? Evet , eğer Yavuz Sultan Selim gibi olmak isteyenler varsa içimizde, evet günde sekiz saat kitap okumamız gerekiyor. Bizler, ecdadının okumaktan gözleri kızaran, dizi ve Tv izlemekten gözleri kan canağına dönen torunlarıyız.
Biz nelere değer vermeye başladık, hiç düşündük mü? Değerlerimizi nerelerde yitirdik aceba? Hiç sorduk mu kendimize? Nasıl sorabilelim ki, soru sorabilmekte başlı başına bir yetenektir. Bu yeteneğimizi de ancak okuma ile geliştirebiliriz. Okumayan soru soramaz, soru soramayanda hayatta ilerleyemez, olduğu yerde çakılı kalır.
Biz toplum olarak pek okumasını pek sevmiyoruz diyoruz. Bırakın sucu topluma yüklemeyi, sucu kendimizde arayalım. Kendimizden başlayalım. Eğitim sadece diploma almak değildir, eğitim hayat boyunca öğrenmek ve okumaktır. Çocuklarımıza bunu empoze etmeliyiz. Evlerde hiç kitap okumayan aileler çocuklarından çok okumasını beklemesi ne kadar tuhaftır. Maalesef, “Fazla okuma kafayı yersin” diyebilen bir toplum olduk. Eğer kafayı sıyırmak kitap okumak ile oluyorsa, herkes kafayı sıyırsa keşke.
Şimdi sözü fazla uzatmadan büyük düşünürlere bırakıyorum:
“Okumak, kadın ve erkek her müslümana farzdır.” Hz. Muhammed (a.s.)
„Okumadan edindiğim biricik fayda bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur.“ Descartes
„Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.“ Victor Hugo
„Okuma zevkini, Hindistan´nın hazinelerine değişmem.“ E. Gibbon
-
User Ratings (0 Votes)
0