Bildiğini bilene alim, bilmediğini bilene arif derler. Ya bilmediğini dahi bilmeyenlerin hali ne ola?
İnsan, yılda ortalama 2 milyon kelime kullanır. Kullanır kullanmasına da çeşitlilik açısından kaç kelime kullanırız düşündünüz mü? Yapılan bir araştırmaya göre iyi eğitilmiş bir kangal köpeği 300 kelime anlıyorken, ülkemizde bir lise talebesi günlük ortalama 78 kelime kullanıyor. Peki, lise talebesi 78 kelime kullanırken, saatlerce konuşan insanlar kaç çeşit kelimeyle acaba neler anlatırlar?
Oysa bizim kültür dünyamızdan aldığımız ölçülere göre çok konuşanın günahı da çok olur. Yalan, gıybet, iftira ve dedikodu. Oysa söz sultanı ‘Ya hayır konuşun yahut susun’ der. Sadece o (s.a.v.) mu?
Baktıklarına hikmet ve ibret gözüyle bakabilenler, aslında her varlığın kendisine bu hakikati haykırdığını görecektir.
Kuzunun melemesi de böyledir. Kuzu, bütün duygu ve düşüncelerini bir ‘Me’ sesiyle anlatır. Rabbinden ona verilen yegane sermaye bir ‘Me’ sesidir. Buna karşılık insana binlerce lisan ve her lisanda yüzbinlerce kelime yetmiyor. O bize ‘hazinenizi israf etmeyin!’ diyor hikmet diliyle. Yani ‘Ey insanoğlu, ya hayır konuş, yahut sus’ diyor. Çünkü duyduğu herşeyi konuşması, insana günah olarak yeter.
İki zat biraraya geldiklerinde bir saat ağızlarını açmadan birbirlerine bakıyorlar. Sonra ayrılıp gidiyorlar. Talebeleri neden konuşmadıklarını sorduklarında, onlar aslında çok şey konuştuklarını söylüyorlar.
İnsan sadece diliyle konuşmaz. Gözler de konuşur. Gönüller de. Hele gönüllerin konuşması bambaşka olur.
İnsanın konuştuğu herşey gözünün gördükleriyledir. Bir insanın kusurunu anlattığınızda, o kusuru gözleriniz görür de ondan konuşursunuz. Görmeseydiniz, konuşmazdınız. Oysa göz herşeyi görmez ki. Kalp gözünü açan insan ise alabildiğine çok görür, fakat az konuşur. Çünkü konuştuğu herşeyin hesabının olduğunu bilir.
Hesap korkusuyla çok düşünüp az konuşanlar, sözü laf bataklığından çıkaranlar ve her varlığın lisan-ı haliyle kendisine ‘ya hayır konuş, yahut sus’ olan peygamberane düsturu anlattığını idrak edenler, sözün kelam olduğu anı gönüllerinde yakalayanlardır.