Navigasyon, bir noktadan başka bir noktaya gitmek için en elverişli yolu tayin etme ve seferi uygulamadır. Adresi vermeniz yeterli, sizi gideceğiniz yere kadar götürür. İşte navigasyonun görevi budur.

Ben aileleri de navigasyona benzetirim çoğu zaman. Çocuklarının yol göstericisi olurlar, olmalılar da aslında. Ama Tom Tom gibi en kalitelisinden.

Çocuğun büyüyünce ne olacağını belirleyen ailedir. Onlardan büyük adam olmasını bekleyen aileler, onlara ne derece büyük yatırımlar yaptılar acaba?

Çocuk eğitimi aile kurumunda başlar. Herşey orada ekilir. Çocuk güveni, saygıyı, adaleti, sevgiyi, paylaşma duygusunu vs. kendi yuvasında öğrenir.

Bazen aileyi arabanın ön tekerleklerine benzetirim. Ön tekerlek nereye giderse arka tekerlekler de oraya giderler.

Çocuğun hem fizyolojik gelişiminde hem de ruhsal gelişiminde ailenin rolü çok büyüktür.

Aile içi huzursuzluklar çocuğun iç dünyasında olumsuzluklara yol açabilir.

Maalesef aile bireylerinin çoğu bu konuda çok duyarsızlar. Babası tarafından tartaklanan annesini gören çocukların iç dünyasını düşünebiliyor musunuz?

Bu çocuk güveni hangi ortamlarda ve kimlerden öğrenecek?

Peki, ya duygusal gelişimden yoksun büyüyen çocuklara ne demeli?

Bir babaya sorsak, „çocuğunuzu seviyor musunuz?“ diye.  Vereceği cevap kesinlikle “Evet” olacaktır.

Ardından şöyle bir soru daha sorsak ve desek ki, “çocuğunuza bunu nasıl gösteriyorsunuz?”

“….”

Evet çoğu babalar cevap bile veremeyecektir.

Çünkü sevgi bazılarının sadece kendi içinde hapis tuttukları seydir. Neden mi?

Ya çocuk şımarırsa?

Çocuklara sevgi göstermeyeceksin, sevgini kendi içinde kendin yaşıyacaksın.

Merak ediyorum kaç çocuk sırf sevildiğini gördüğü ve hissetiği için şımarmış?

Çocuğa sevgi göstermenin ne demek olduğunu veya sevgiden ve ilgilen yoksun büyüyen çocukların neler kaybettiğini kaç anne-baba düşünmüş ki?

Şimdi herkes bir muhakeme yapsın… En son çocuğunuza onu sevdiğinizi ne zaman söylediniz?

Bir kahvaltı masasına en son nezaman onun çok sevdiği birşeyi hazırlayıp, sırf senin için hazırladım dediniz?

En son ne zaman kucağınıza alıp saçını okşadınız, yanağına bir öpücük kondurdunuz?

Size bir şeyler anlatma gayreti sarf ederken, onu kaç defa can kulağıyla dinlediniz?

Aile çocukların navigasyonudur dedik. Çocuk ailede sevilecek, sevilecek ki sevmenin ne demek olduğunu öğrensin.

Sevgiden yoksun büyüyen çocukların sonuçta anti sosyalliğinden yakınan nice aileler var.

Bir de üstüne üstlük çocuk depresyona girdiğinde, “çocuk ne anlar depresyondan” demeleri beni çileden çıkartıyor. Kan beynime sıçrıyor adeta.

Sevgisiz bir ortamda büyüyen çocuktan başka ne beklenebilir ki?

Özelikle babası tarafından başı hiç okşanmamış çocuk kendini nasıl iyi hissedebilir ki?

Başını yastığına koyduğunda, “acaba babam beni seviyor mu” sorusu ile başbaşa kalan kaç çocuk var sizce?

Navigasyon işlevini gören ailelere acizane şunları tavsiye edelim, ve yazımızı noktalayalım:

Alın çocuğunuzu kucağınıza ve başını okşayın. Sarılın ve öpün. Sarıldığınızda sizin sıcaklığınızı hissedebilsin, o denli sarılın. Gözlerinin ta derinliklerine bakın ve dünyanın en güzel sözcüklerini söyleyin ona. Kalbine dokunsun söylediğiniz sözler. Hiç unutmasın. Büyüdüğünde oda küçüklerine söylesin o sözleri.

Unutmayalım sevgili ebeveynler,“Bir kimseyi severseniz kendisine sevdiğinizi söyleyin.” buyurmuş sevgi timsali Hz. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem.

O halde daha ne duruyoruz…

Share.

1984 wurde sie in Halle/Westfalen geboren. 2012 hat sie ihr Studium in Soziale Arbeit an der FH Bielefeld abgeschlossen. Im moment arbeitet ich als Sozial-Arbeiterin beim Jugendamt. Andere Tätigkeiten sind, Kolumnen und Bücher schreiben. Als freie Journalistin hat sie bereits in einigen türkischen Tageszeitungen gearbeitet. Seit 2010 ist sie DIB-Autorin.

Comments are closed.